Orijinal Adı:
Angels' Blood
Yazar: Nalini Singh
Yayınevi: Yabancı Yayınları
Sayfa Sayısı: 399
Çeviri: Bilge Turan Zourbakis
Arka Kapak;
Tehlikeli bir yakışıklılığa sahip olan New York başmeleği
Raphael, vampir avcısı Elena Deveraux'ya bir iş teklif etmişti. Ancak Elena'nın
bu sefer peşine düşmesi gereken yolunu kaybetmiş bir vampir değil, çok daha
tehlikeli, çok daha deli bir avdı.
Avının peşinde Elena bir yandan hızla tutkunun eşiğine
sürüklenirken, bir yandan da hayatı için mücadele ediyordu ve hayatını kurtarsa
bile Raphael'i baştan çıkaran dokunuşlarına yenik düşmesi kaçınılmazdı. Çünkü
başmeleklerin oyunu söz konusu olduğunda ölümlülerin hiç şansı yoktu...
Kitap Yorumu:
Kitabın kurgusu anlayacağınız üzere meleklerle alakalı. İnsanların meleklerden ve vampirlerden haberdar olduğu
ve bunun normal karşılandığı bir dünya hayal edin. İşte orası burası. Başmelekler tarafından belirli bir düzenle
yönetilen ülkeler var ve her bir bölgenin, ülkenin sorumlusu olan bir başmelek
var. Ve bu bölgelerde lonca adı verilen bir oluşum var. Lonca meleklere dolaylı
yoldan hizmet eden bir avcı kurumu. Ana
karakterimiz Elena ise bir Lonca’da çalışan doğuştan bir avcı. Adını duyurmuş,
en iyi avcılardan birisi de aynı zamanda.
Elena yine sıradan bir görevini
bitirdikten sonra adına gelen bir görev
talebi ile her zaman o güzel yuvasının naçizane manzarısı olan Melek Kulesi'ne
gidiyor ve olaylar başlıyor.
Tüm meleklerin
gökyüzünde rahatça gezdiği üstelik insanlar tarafından normal karşılandığı
dünyada bir Melek Kulesi olması adeta güç burada, diye bağırıyor. Aynı zamanda
bu melek’li kitaplarda arkaplanda hep bir din söz konusu olur ama bu kitapta
kesinlikle öyle değil, gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz.
Büyük bir görev alan Elena iş aklına yatmamasına rağmen bunu
kabul ediyor. Raphael -New York'un kuzguni siyah saçları, tam bir yunan
tanrıçasına benzeyen bir başmelek - tarafından ona verilen bu görev Elena'nın
sıradan vampir avlarından biri değil.
Elena bu sefer bir vampir’i avlamayacak bu sefer bir melek’i avlayacak,
bir başmelek’i.
Dmitri yani en güçlü vampirlerden biri beni birazcık sinir
etmiş olabilir ama Raphael’e olan sadık tavrı kocaman bir alkışı hak ediyor.
Elena, baş karakterimiz. Güçlü karakterlerden hoşlanırım
bana garip bir şekilde inanç verirler Elena’da onlardan biriydi. Güçlü, sert,
kadınsı bir yapısı var öyle çıt kırıldım bir karakter değil. Raphael, koskoca
Başmelek’in cazibesine bile karşı koyabilecek kadar dediğim dedik bir şeydi yahu.
Bazı hareketleri sinirimi bozdu eninde sonunda olacak bir şeyin olmaması için
çok diretti. Fazla inatçıydı, onun dışında sevdim
Raphael, başmelek. Yunan Tanrı’sı desek daha doğru ve
yerinde olur. O bu dünyadan değil. Adam resmen kusursuz tabi bu da sinirimi
bozmadı değil. Ama yinede favorilerim arasında. Ve en en gıcık olduğum şey
şuydu; tamam, kabul Elena çekici ve güzel bir kadın olabilir. Fazla güzel ve
dikkatleri üzerine çeken biri olabilir ama sende Başmelek’sin yahu kaç bin
yıldır yaşıyorsun. Hani bir sakin ol. Lise 1’deki bir yerlerine hakim olamayan
erkekler gibi neden atlıyorsun kızın üstüne. Bir rahat dursan kzı peşinde
pervane zaten. Yani ben buna çok sinir oldum. Başmelek’e yakışır bir ağırlığı
olmalıydı
.
Kitabın kapağı çok güzel. Bende hem ilk basım Artemis’in
bastığı olan hem de Yabancı’nın mükemmel baskısı var. Çeviri iki basımda da
orta seviyedeydi yanlışlıklar bazen çok gözüme battı ama kitabın güzelliği için
bunları göz ardı edebilirim.
Bu da Artemis baskısı :)
Genel olarak çok
beğendiğim bir kitap oldu. Herkese önerdiğim bir kitap şu dönemlerde. Zaten
bana da Eren Abi önermişti. Ona da çok teşekkürler o oku demeseydi muhtemelen kitaplığımda
kaybolacaktı bu kitap. Ve aynı zamanda şu an bu kitabın –daha doğrusu serinin-
turunu yapıyoruz. İnstagramdan
@passioniskitapturuu’na bakarak diğer arkadaşlarımın yorumlarını
okuyabilir, kitapla alakalı videoları izleyebilir, alıntılara bakabilirsiniz.
Kitaba puanı: 4,5/55
0 yorum:
Yorum Gönder
.